🦭 Bir Elin Nesi Var Iki Elin Sesi Var Kompozisyon
Aşağıdakicümlelerin hangisinde virgül farklı bir amaçla kullanılmıştır? A) Ev alma, komşu al. B) Bir elin nesi var, iki elin sesi var. C) Kadın, seyirciye yerine geçmesini söyledi. D) Sakla samanı, gelir zamani.
Bizeöğretilen "Bir elin nesi var iki elin sesi var" atasözü yerine bireysel bir şekilde "bir elin sesi var" diyebilme cesareti belki de bizleri hayatta tutan bir erdem olmalıdır. Çünkü kendini kurtaramayan bir birey toplumu da kurtaramaz. Bilginin ve yaşam umudunun ışığı bizimle olsun.
Kadınlar “Ne demek komşum, bir elin nesi var iki elin sesi var.” dedi ve vedalaştılar. Furkan artık dayanamadı ve sordu “Anne, sürekli aynı cümleyi duyuyorum. Bir elin nesi var iki elin sesi var ne demek?”. Annesi “Bu cümle bir atasözü Furkancığım. Tek başına yapılması zor olan işlerin başkalarının yardımıyla
BirElin Nesi Var İki Elin Sesi Var atasözünün anlamı, açıklaması nedir? Kişi, her işi tek başına halledemez. Tek başına halletmeye kalktığında mutlaka başaramayacağı işler olacaktır. Bu durumda, yetersiz olduğunu hissettiğinde kişi yardım alması, o işi başarmasını sağlayabilir.
Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var Konusunda Kompozisyon. Türkçe de her atasözünde olduğu gibi bu atasözümüz de atalarımızın tecrübelerine dayanarak söylenmiştir. Bu bilgiler ve sözler yaşanarak tecrübe edildiği için hiçbiri boş sözler değildir; onlara değer vererek günlük hayatta uygulamak gerekir. Bir elin nesi var
Cevap Var. Bizim bir tanıdık akraba anlatmıştı. Ordu’da tarlaları varmış. Her sene akrabaları ile gider ve hep beraber yardımlaşarak her gün birinin bahçesinde çalışır, fındıkları toplarlarmış. Böylece el ele hep beraber imece usulü ile birbirlerine destek olurlar birbirlerinin yardımına koşarlarmış. 6.
Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var Kompozisyon. Atarlarımız günlük hayatlarından yola çıkarak ders çıkarıcı, nasihat taşıyan değerleri yorumlayarak söylediği sözlerden oluşmaktadır. Atasözleri yaşanan tecrübeler doğrultusunda ortaya çıkarak insanlara yol göstermektedir. İnsanlar yapmak istedikleri işleri genelde
BİRELİN NESİ VAR İKİ ELİN SESİ VAR ATASÖZÜNÜN ANLAMI İnsanın gücü sınırlıdır. Bunun için büyük işlerin üstesinden tek başına gelemez. Bu tür işleri başarabilmek için başkalarıyla işbirliğine, dayanışmaya girer. Güçleri birleştirerek zor işlerin altından böylelikle kalkar. Örneğin:
Buweb sitesi bunun için yapılmıştır – WOW Guru elin nesi var, iki elin sesi var cevapları ile ilgili yardım sağlamak için. Ayrıca ipuçları, faydalı püf noktaları, hileler vb. WOW Guru oyununda zor bir seviyede kalıyorsanız, ihtiyacınız olan tek yer orası.
Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var / Atasözlerinden Hikayeler - MOR ELMA YAYINCILIK - Dilek Kılıçdemir - Tek başımıza yapmaya kalkıştığımız
Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var Kompozisyon. Bu yazımızda ”Bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözünü açıklayacağız. Bu söz atalarımızın günlük hayatımızı gözlemlediği en güzel sözlerden biridir. Birlikten kuvvet doğar sözüyle eş durumu açıklayan bu atasözü yardımlaşmanın ne kadar önemli bir unsur
Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var Atasözünün Anlamı Nedir? ''Arkadaşlarımın desteğini almasaydım bu işi asla bitiremezdim, boşuna dememişler bir elin nesi var iki elin sesi var.'' Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var ile Eş Anlamlı Atasözleri 1- Bir taş ile duvar olmaz. 2- Birlikten kuvvet doğar.
cLxS. Bir elin nesi var iki elin sesi var kompozisyon Misafir bir elin nesi var iki elin sesi var kompozisyon örnekleri yazısı lazım 🙂 Cevap Bir elin nesi var iki elin sesi var kompozisyon Kayıtsız Üye Bir kiişi her işi tek basına halledemezTek basına halletmeye kalktıgında mutlaka başaramayacagı işler olacaktır Bu durumda yetersizolduğunu hissetdiğinde o kişinin yardım alması o işi başarmasını sağlayabilirÖrneğin Voleybol oynayan biri iki elini kullanmadan tek eliyle voleybol oynamaya kalkarsa sonuç başarısız olurBu örnekte olduğu gibi her zaman için başkalarının yardımına ihtiyaç duymamız normaldirBu atasözü bir anlam da birlik, beraberliği dayanışmayı ve yardımlaşmayı gösterir İnsan tek başına bir işi ne kadar başarılı yapabilir ki! Ama destek alarak o işi daha başarılı şekilde gerçekleştirebiliriz Bütün işlerinizde yardım almaktan ve insanlara yardım almaktan çekinmemeliyiz..Cevap Bir elin nesi var iki elin sesi var kompozisyon Kayıtsız Üye teşekkürler Kayıtsız Üye çok kısa ama yinede iyi işime yaradı
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün gerçekleştirdiği basın toplantısında Erdoğan'a sert sözlerle yüklendi. Öztrak, Erdoğan'ın “Akkuyu’daki çalışmaları yerinde, bizzat heyetimle beraber izleyeceğim. Sayın Putin’e gelinen durumu aktaracağım” sözlerini hedef alarak "Erdoğan ne zamandan beri Putin’in şantiye şefi oldu? Bunlar nasıl sözler? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamının düşürüldüğü duruma bakın." ifadelerini kullandı. Öztrak'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle “Güç yozlaştırır. Mutlak güç, mutlaka yozlaştırır.” Gücün tek elde toplandığı Saray rejimlerinde, yozlaşma ve çürüme kaçınılmazdır. “Danimarka Krallığında çürüyen bir şeyler var.” Shakespeare’in Hamlet ’indeki bu meşhur tirat; Saray rejimlerindeki yozlaşma ve çürümeyi, ta çağlar ötesinden bugünlere haykırır. İnsanlığın yüzyıllarca süren özgürlük mücadelesinin bu çürümeye bulduğu çarenin adı ise; Demokrasi ve Hukuk devletidir. Demokrasilerde “Saraylara yer yoktur.” Çünkü saraylar içindekilerle beraber yozlaşıp, çürürken, toplumu da çürütür. Demokrasi bu çürümeyi engelleyen, gücün dengelenip, denetlendiği rejimlerin adıdır. Ne yazık ki bugün Türkiye’de de çürüyen bir şeyler var Erdoğan’ın tek kişilik Saray Rejimi. Çürüyüp, kokuşan bu rejimin her yerinden irin akıyor. Kötü kokular arşı alaya yükseliyor. Güzel ülkemizin havasını zehirliyor. Pisliğin üstünü örtmek için, baskıya ve yalana sarılıyorlar. Baskıyla, yalanla millete hesap vermekten kaçanlar, çürüme ve yozlaşmayı daha da hızlandırıyor. Arsızlık bu çürümüş yönetimin elinde tek siyasi sermayeye dönüşüyor. Bunun en son örneğini Erdoğan’ın Soçi dönüşünde gördük. Erdoğan 20 yıldır iktidarda. Üstüne diktirdiği saray rejimi kılığıyla, 4 yıldır işleri tek başına “yürütüyor”. Balıklı Rum Hastanesi’nde yangın çıkıyor. Sarayın sözcüsü sıkılmadan millete yangına müdahale edebilmek için, Erdoğan’dan talimat beklendiğini söylüyor. Ne zamandan beri İstanbul Büyük Şehir Belediyesine bağlı itfaiye Erdoğan’ın emrine girdi? KPSS SORULARININ SIZDIRILMASI İDDİASI Ama iş KPSS sorularının çalınmasına gelince, Sorumlu Saray ve Erdoğan değil. Sorumlu kim? Sorunu gündeme taşıyan, Gençlerimize destek veren, Sayın Genel Başkanımız ve Altılı Masa. Memnuniyetler Saray’a, Şikâyetler Altılı Masaya. Ülkede döviz kıtlığına sebep olurlar, “Stokçu” diyerek, sanayiciyi suçlarlar. Durduk yere enflasyon canavarını uyandırırlar, “Şükürsüz” diyerek milleti suçlarlar. KPSS Sorularını çaldırırlar, “Altılı Masa” diyerek, muhalefeti suçlarlar. Ne diyelim; “Arsız güçlü olunca, Haklıyı suçlu çıkarmaya uğraşırmış.” Saray ve şürekâsının yaptığı tam da bu… Aslında KPSS sınav sorularının çalınması, Saray rejimindeki korkunç çürümeyi, Bir kez daha gözler önüne serdi. Gençlerimizin sosyal medyadan feryatları yükselmeseydi, Milletin baskısı, Bu rezaleti örtbas edilemez noktaya getirmeseydi, Erdoğan yine geçmişte yaptığını yapardı. Çalınan sorularla, Yüzbinlerce evladımızın hakkının, hukukunun yenmesine,göz yumardı. Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu olarak, ÖSYM ve ÖSYM’deki sınav usulsüzlüklerinin araştırılması için, 2009’dan bu yana tam 20 önerge verdik. Hepsinde Erdoğan kulağının üstüne yattı. Ülkenin askeriyesini, adliyesini, mülkiyesini, Nasıl FETÖ ’ye teslim ettiyse, ÖSYM’yi de teslim etti. Liyakat yerine, tarikat ve sadakat dedi. Uyarılarımızı dinlemedi. Zaman kimi haklı çıkardı? Elbette mutlu değiliz ama bizi haklı çıkardı. Şimdi tam da seçim öncesi, Bir kez daha suçüstü yakalanınca, Erdoğan hasarı kontrol edebilmek için, Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirdi. Ardından da sınavı iptal etmek zorunda kaldı. Milyonlarca gencimizin hayalleriyle, Umutlarıyla yıllarca oynadılar. Milyonlarca ailenin emeğini çaldılar. Ama Erdoğan hala liyakat yerine, Saraya sadakat ve tarikat diyor. Hatalarından hiç mi hiç ders almıyor. Hatasında ısrar ediyor. Hata bir kez olursa hatadır. Tekrarlanırsa, bu artık bir tercihtir. Erdoğan’ın tercihi de bellidir. Yanlışı yanlış yerde aramak, Yanlışların en büyüğüdür. Yaşadığımız bu sınav skandalının sorumlusu, Çürümüş Saray Rejimidir. Bunu da milletimiz zaten çok iyi bilmektedir. Gereğini yapmak, Erdoğan’dan hesabını sormak için, Sabırsızlıkla sandığı beklemektedir. Değerli Basın Mensupları; Çürümüş saray rejimlerinde işler, Karanlık dehlizlerde, Kapalı kapılar ardında yürütülür. Kime ihaleler verilecek, Kimin ihale edilmiş işi elinden alınacak, Hepsi sarayın karanlık dehlizlerinde karara bağlanır. SARAY'A ELEŞTİRİ Saray Rejimlerinde, Devletlerarası ilişiklerde de, Şeffaflık değil, karartma hâkimdir. Aile üyeleri devlet protokolüne taşınır. İkili toplantılara devlet görevlileri değil, Sadakatinden şüphe duyulmayan, Aileye yakın, özel seçilmiş tercümanlar alınır. Pazarlıklarda ne söylendi, neyin sözü verildi, Devlet kayıtlarına girmesi arzu edilmez. Öyle ya, “söz uçar, yazı kalır.” Bir gün bu yazılı kayıtlar çıkar, delil olur. ERDOĞAN'A SOÇİ TEPKİSİ Erdoğan Putin ile baş başa görüşme için yine Soçi’ye gitti. Nedense görüşme sonrası da, Hem Erdoğan, hem de Putin kameraların karşısına geçip, Soruları yanıtlamadı. Ruslar bu talebin, Erdoğan’dan geldiğini iddia ediyor. Belki Erdoğan ve Putin yan yana soruları cevaplasa, Akkuyu Nükleer Santrali’nde neler dönüyor, Ruslar Türk şirketini nasıl kovabiliyor, Daha iyi anlayacaktık. Ama Erdoğan’ın buna izin vermediği anlaşılıyor. Erdoğan onun yerine uçan sarayında, Sen, ben, bizim çocuklar diyerek, Topladığı sözde gazetecilere, Saray filtresinden geçmiş bir demeç vermiş. Ama artık çürüme o kadar korkunç ki, Hiçbir filtre kurtarmıyor. Erdoğan “Akkuyu ’daki çalışmaları yerinde, Bizzat heyetimle beraber izleyeceğim. Ondan sonra da Sayın Putin’e, Oradaki gelinen durumu aktaracağım” diyor. Erdoğan ne zamandan beri, Putin’in şantiye şefi oldu? Bunlar nasıl sözler? Akkuyu’da neler olduğunu anlamak için, Atlayıp şantiyeye gitmek, Oradan Putin’i arayıp, Şantiyenin son durumunu raporlamak da neyin nesi? Allah Aşkına! Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamının, Düşürüldüğü duruma bir bakın. Akkuyu ’da neler olduğunu öğrenmek için, Erdoğan, şantiyeye gidecekmiş. Niye? Çünkü santral bizim değil, Rusların. Altını bir kez daha çiziyorum. Santral Türkiye’nin değil, Rusya’nın. Santralde üretilecek elektrik kimin? O da Rusya’nın. Türkiye, Akkuyu ’da üretilecek elektriğin sadece müşterisi. Hem de üretilecek elektriğin kilovatsaatine, 15 yıl boyunca KDV hariç 12,35 sent gibi, Fahiş mi fahiş bedel ödemek zorunda olan bir müşteri… Ruslarla daha önce de ortak projeler yaptık. Aliağa Rafinerisi, İskenderun demir-çelik gibi, Önemli sanayi tesislerimizi Ruslarla beraber inşa ettik. Hem de soğuk savaşın en çetin zamanlarında. Tüm bu tesislerin anahtarı da, Türkiye’de kaldı. Ama Akkuyu’nun anahtarı Türkiye’de değil. Anahtar Ruslarda… ***Akkuyu Nükleer Santral Anlaşması *** Bunu biz demiyoruz. Erdoğan’ın imzaladığı bu anlaşma diyor. Erdoğan, anahtarı Ruslara teslim ettiğinden, Akkuyu ’da neler döndüğünü öğrenebilmek için, Kendisi atlayıp şantiyeye gitmek zorunda kalıyor. Bu ülkenin evlatları, “Hiçbir manda ve himayeyi kabul etmeyeceğini”, Bundan tam 103 yıl önce, Erzurum Kongresi’yle yedi düvele ilan etti. Kapitülasyonları 99. Yıl önce Lozan Antlaşması’yla yırtıp attı. Erdoğan’a hatırlatırız Rusya’dan seçim öncesi birkaç milyar dolar gelsin, Rus siber timleri seçimlerde Sarayı desteklesin de, Ne olursa, olsun anlayışıyla, Gizli saklı götürdüğünüz işler varsa, Bunlar gün gelir önünüze düşer. Yine Hamlet eserinde söylendiği gibi “Kötü işler gömülse de yerin dibine, Çıkar bir gün insanların gözü önüne.” Değerli Basın Mensupları Bu çürümüş saray rejiminin milletimize çıkardığı faturalar, Her geçen gün ağırlaşıyor. Yetki beraberinde sorumluluk da getirir. Bunların yetkisi var. Sorumluluğu yok. Enflasyonu “faiz sebep, enflasyon netice” deyip azdırdılar. Ama sorarsanız sorumlu kendileri değil, dışarısı. Dünyada enerji fiyatları artıyormuş, O yüzden bizdeki fiyatlar da böyleymiş. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD ülkelerinde, Enerji enflasyonu yüzde 41, Bizde yüzde 172,4. Dünyanın 4-5 katı enerji enflasyonu yaşamamızın sebebi, Dışarısı, o, bu, şu değil, Bu çürümüş yönetimdir. Nebati Bakanı’nın söylediği gibi; “Erdoğan Etkisidir.” Yine dünyada gıda fiyatları son dört aydır, Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası çıktığı yerden, Büyük bir hızla düşüyor. Tahıl dolu gemiler boğazlardan geçip gidiyor. Ama milletimizin boğazından hala ucuz lokma geçmiyor. Dünyada yıllık gıda enflasyonu yüzde 13, Bizde yüzde 95. Bugün dünyanın 7 katı gıda enflasyonu yaşıyorsak, Dünyada gıda fiyatları düşerken, Bizde roket gibi çıkıyorsa, Bunun sebebi dış güçler, şunlar, bunlar değil, Saray yönetimindeki çürümedir. Erdoğan etkisidir. PAHALILIK Yaz geldi geçiyor, Domates hala 15-20 liralık fiyat etiketleriyle, Tezgâhlarda duruyor. Meyve derseniz, o hepten lüks oldu, İnsanlarımız etin kokusunu unuttu. Et ve Süt Kurumu bazı koyun etlerine indirim yaptı diye Bir haftadır yandaş medyada bir alayiş valâyişdir gidiyor. Et ve Süt Kurumu’nun Türkiye genelinde kaç mağazası var? Topu, topu 18. Millet ucuz ete ulaşabiliyor mu? Ne gezer… Kuyruklar uzadıkça uzuyor. Gelen kıymalar, öğlen olmadan bitiyor. Ama gürültüye bakarsanız, Çarşıda, pazarda, markette Et fiyatları olağanüstü düştü, Millet et yemekten çatladı sanırsınız. Ülkeyi yönetemeyenler, Yine algıyı yönetmeye uğraşıyor. Markette kıymanın en ucuzu hala 120 lira. Kalitesine göre 160 liraya kadar gidiyor. Milletimiz eti geçti, Suyunu kaynatmaya, kemik alamaz halde. Tarımın ortaya çıktığı bu topraklarda, Çocuklarımız yeterli beslenemiyor. Yetersiz beslenme; çocuklarımızda demir eksikliği, Boy kısalığı, öğrenme bozukluğu… Ve daha nice araz bırakıyor. Bir nesli göz göre göre kaybediyoruz. “Proteini et yerine bakliyattan alalım” desek, Bir kilo nohut 40 liraya kadar çıkmış. Kuru fasulyenin kilosu 30 lira. Mercimeğin kilosu 47 lira. En ucuz protein dediğimiz yumurtanın kartonu 54 lira. Vatandaşlarımız, Sadece midesinin gurultusunu kesmeye çalışsa, Beyaz somun ekmek olmuş, 4 lira. Beş kişilik bir aile, günde 10 ekmek tüketse, Bir ayda sadece somun ekmek masrafı 1200 lira. Vatandaş patatesle, makarnayla günü geçirmeye çalışsa Bir paket alelade makarnanın fiyatı 10 liradan, Bir kilo patates 11 liradan başlıyor. Daha yemek yapmak için Bunun, yağı var, salçası var, soğanı var. Bu kifayetsizlerin elinde, Milletin tenceresi kaynamaz oldu. BARINMA SORUNU Dar gelirlinin Vazgeçilemeyecek temel masraflarından biri beslenmeyse, Diğeri de barınma. Milyonluk fiyatlarla ev almak sabit gelirli için artık hayal ötesi. Kiralar ise almış başını gitmiş. TÜİK’e göre son bir yılda kira artışı, Sadece yüzde 26,8. Vatandaşla alenen alay ediyorlar… TÜİK’in makyajlı rakamlarını bırakıp, Hayatın gerçeklerine baktığımızda ise, Kiralar son bir yılda Adana’da yüzde 144, Bursa’da yüzde 149, Ankara’da yüzde 156, İstanbul’da yüzde 161, İzmir’de yüzde 164 artmış. Ama dahası da var… Üniversite tercihleri sona erdi. Yakında da sonuçlar açıklanacak. Gençlerimiz, Gidecekleri üniversitelerden önce, Gidecekleri illerdeki barınma imkânlarına, kiralara bakıyor. Öğrenci sayısıyla öne çıkan illerimizde, Son bir yıldaki kira artışları korkunç. Kiralar Eskişehir’de yüzde 162, Konya’da yüzde 173, Erzurum’da yüzde 130, Antalya’da yüzde 244 artmış. Üniversite yerleştirme sonuçları açıklandığında, Bu kiraların nerelere gideceğini Allah bilir. Başka illere gidecek gençler ve aileleri Şimdiden kara kara düşünüyorlar. Çürümüş saray rejimi, Kendisine yazlık, kışlık, yürüyen, uçan saraylar yaptı. Ama gençlerimizin yurt ve barınma sorununu 20 yıldır çözmedi. HALKIN BORÇLARI Değerli Basın Mensupları, Bu çürümüş Saray düzeninde, Vatandaşlarımızın borçları da, olağanüstü seviyelere geldi. Manisa’da bir vatandaşımız, Özel hastanenin başhekimine, “Böbreğimi satmak istiyorum. Borcum çok. İsteyen olursa bana haber verir misin?” diye ricada bulunuyor. İşte bu, sözün bittiği yerdir. Saray rejimindeki çürümenin, Milletimizi getirdiği yerin özetidir. Pandemi döneminde çağdaş ülkeler, Vatandaşlarını doğrudan gelir destekleriyle ayakta tutarken, Saray insanlarımıza destek yerine borç verdi. Vatandaşlarımızın borçları, Olağanüstü seviyelere sıçradı. KORONAVİRÜS VERİLERİ Bu arada pandemi demişken, Koronavirüs vakalarında Yeniden hızlı bir artış görülüyor. Haftalık vefat sayıları Haziran ortasında 17 iken, Temmuz sonunda 337’ye yükseldi. Sadece beş haftada vefat sayıları 20’ye katlandı. Toplam vefat sayısında 100 bin sınırına dayandık. Hükümetten bu konuda da ses seda yok. O yüzden görev yine vatandaşlarımıza düşüyor. Lütfen kişisel tedbirlerimizi artıralım. Maske, mesafe ve hijyene yeniden dikkat edelim. Pandemi döneminde artan borçlar demiştik… O dönem arşa çıkan borçlar, Bugün artık ödenemez seviyelere ulaştı. Bu yılın ilk beş ayında, Ödeyemediği bireysel kredi ve kredi kartı borcu yüzünden Takibe düşen yurttaşlarımızın sayısı, Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 83 artarak, 748 bine çıktı. 748 bin hanenin kapısına icra memurları dayanmış. Ülkemizde hala 4 milyon 147 bin 977 kişinin Ödenmemiş banka borçları nedeniyle yasal takibi devam ediyor. İcra dairelerinde görülen toplam dosya sayısı ise Son bir yılda 1 milyon 466 bin artışla 24 milyon 53 bine çıkmış durumda. Milletimiz sadece hayat pahalılığı altında değil, Bir borç tsunamisi altında da ezim ezim eziliyor. Ödenemeyen borçlara faiz üstüne faiz biniyor, Giderek içinden çıkılmaz hale geliyor. Biz buradan bir çağrıda bulunuyoruz. Yandaşlarınızın kredi borcunu, Vergi borcunu yapılandırmayı biliyorsunuz. Vatandaşlarımızın banka borçlarını yapılandırmak için de, Acilen adım atın. En azından borcun vadesini yayın, Faiz yükünü hafifletin. Milletin sırtına yüklediğiniz borç daha fazla ağırlaşmasın. Siz yapmazsanız, Birkaç ay sonra bunu da biz yapacağız. Değerli Basın Mensupları, Bu devlet büyük bir devlet, Bu millet büyük bir millettir. Milletimiz her şeyin en iyisini hak etmektedir. Türkiye’nin ekonomisini çok kısa sürede düze çıkaracak Gücü de, potansiyeli de vardır. Çok önemli bir coğrafi konuma, Genç bir nüfusa, Fedakâr emekçilere, Dünyanın her yanında ter döken iş insanlarına, İhracatçılara sahibiz. Pandemi sonrasında Kısalan arz zincirleri, Bize bu avantajlarımız nedeniyle, Çok önemli fırsatlar sunuyor. EMEKLİ MAAŞLARI Avantajlarımızı kullanabilir, Potansiyelimizi hayata geçirebilir, Üçü beş, beşi on yapabiliriz. Ama bu metal yorgunu, Tek kişilik yönetim milletin önünü tıkıyor. Bu çürümüş yönetim, Atalarımızın bizlere canları, kanları pahasına bıraktığı bu toprakları, Biz vatandaşları için cehenneme, Elin insanları içinse “Eğlence parkına” çevrildi. Paramızı pul ettiler, Koskoca memleket, “Bir milyoncu mağazasına” döndü. Bu milletin emeğini peşkeş çekiyorlar. Güya bizi kıskanan Almanya’nın emeklisi, Sahillerimize boydan boya uzanıp tatil yapıyor. Güneşimizin, kumumuzun keyfini çıkarıyor. Bizim emeklimiz; Üç kuruş maaş promosyonu fazla alacağım diye, Yazın sıcağında O banka senin, bu banka benim koşturuyor. Bu hak mıdır, reva mıdır? Elbette Alman da gelsin, Fransız da gelsin, Rus da gelsin, Amerikalı da gelsin. Bu ülkede tatil yapsın. Fakat elin emeklisi dünyanın bir ucundan gelip Bu güzelim ülkede keyif ederken, Benim emeklim evinden çıkıp, Birkaç yüz kilometre yol gidip Ege’de, Akdeniz’de tatil yapamıyorsa, Burada insaf da yoktur, adalet de yoktur. Başka ülkelerin gençleri Yaz tatillerinde ülke ülke gezip dünyayı tanırken, Benim gencim arkadaşlarıyla sokağa çıkıp, Bir çay, bir kahve içmek için elli kere düşünüyorsa, İşte bu, saraydaki çürümenin, Gençlerimizin hayatına koyduğu ipotektir. Bizim insanımız her geçen gün fukaralaşırken, Masasına peynir, zeytin koyamazken, Bugün elin oğlu, Mükellef bir kahvaltı ziyafeti çekip, Bir de üstüne, “Geleneksel Türk kahvaltısı, Ve bu gördüklerinizin hepsi 12 dolar. “Amma ülke ha!” diye eğleniyorsa, Bu, çürümüş saray rejiminin milletimize yaşattığı utançtır. Biz boşuna Saray rejimi “eve deli, ele iyi” demiyoruz. Bu çürümüş rejim bugüne kadar, Ata yadigârı Şeker Fabrikalarını, Milletin kâğıt üreten SEKA’sını, Demir çelik üreten Ereğlisi’ni, Çimento-gübre ve daha nice ürün üreten fabrikalarını, TEKEL’ini, Sümer Holding’ini, Limanını, arazisini 63 milyar dolara sattı. Sata sata elde bir şey bırakmadılar. Bunların yönettiği ülkede; Bu millet TELEKOM peşkeşini gördü, Bu millet Tank Palet peşkeşini gördü, Bu millet TÜRKŞEKER’in onlarca dönüm arazisinin İki daire parasına nasıl satıldığını gördü. Şimdi kanla kazanılmış bu ülkenin topraklarını, Vatandaşlığını, Doların yeşili için satıyorlar. Bunları yaparken de çürümüş düzenin yetkilileri, “Ülkemizin yıldızı parlıyor” “Bizden önce bu ülke toplu iğne üretemiyordu, Bakın şimdi neler üretiyoruz” diye ahkâm kesebiliyor. Artık daha fazla vakit kaybetmeden Bu çürük düzeni, Sandıkta evine göndermenin vakti geldi. Bugün Saraylarda oturan Erdoğan 2011’de henüz Keçiören’de bir apartman dairesinde otururken Ne diyordu “Eğer 8 yıl önce aldığın asgari ücretle, Aldığın yumurtadan, Aldığın sütten, Aldığın peynirden, ekmekten bugün daha az alıyorsan, Bize oy verme…” Olay bu kadar basittir. Eğer bu ucube saray rejimi kurulduğundan bu yana, Aldığınız ücretle, Artık, Daha az et, Daha az süt, Daha az yumurta, Daha az peynir alıyorsanız, Bunların sorumlusunu görün. Ve bunların sandıkta biletini kesmek için, bize katılın. Bu çürümüş düzenden önce, 50 liralık benzinle idare ederken, Şimdi aynı 50 liralık benzin, İbrenin ışığını bile söndürmüyorsa, Bunun müsebbibi kim iyice bir bakın. İKİ ADAY DEĞİL İKİ ANLAYIŞ YARIŞACAK Bize katılın. Aziz milletimiz; Önümüzdeki seçimde iki aday değil, İki anlayış yarışacak. Bir tarafta Harun olacağız diyerek Karun olanlar, Diğer tarafta senin gibi mütevazı yaşayanlar. Bir tarafta milletin iffetli analarına küfredenleri koruyanlar, Milletin kesesinden faiz lobilerinin, Dolar baronlarının, Yandaş müteahhitlerinin kasasına borular döşeyenler; Diğer tarafta, Bu vurgunu bitirmeye kararlı, Milletten çalınanları yerine koyacak, Namuslu, dürüst kadrolar. Bir tarafta dediğim dedikçi, Milletin cebini boşaltan, Otoriter saray rejimini ülkenin başına bela edenler, Diğer tarafta millet iradesinin tecelligahı gazi meclisi Ülke yönetiminin merkezine koymak isteyen Demokrasi aşıkları. Çürük tahta çivi tutmaz. Bu çürümüş rejim artık iflah olmaz. Tüm vatandaşlarımıza sesleniyoruz Sözümüz milletimize, Katılın bize. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Bir elin nesi var iki elin sesi var atasözü ile ilgili kompozisyon yazınız. Yazınıza uygun bir başlık hayatında vazgeçilmez olan konulardan biri de el ele vermektir. Bu, engelleri aşmak için başvurulacak en güzel yoldur. Güçlü olmak için el ele vermek gerekiyor. Tek başına bir kişi her şeyin üstesinden gelemez. Mutlaka diğer insanlar ile el ele vererek dayanışma içinde olmalıdır. Çünkü bu dünyada bazı yüklerin altında yalnız bir şekilde birliği yapmak, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmak hayatın yükünü hafifletmesi bakımında büyük önem taşımaktadır. Bunun bilincinde olmalıyız diye düşünüyorum. Zor bir iş yapacak olduğumuzda tek başına o işi büyük zorluklar çekerek, uzun bir sürede tamamlayabilirken, el ele verdiğimiz zaman hem kısa sürede, hem de kolay bir halde atalarımız hayata dair çok tecrübe etmiştir. Tecrübelerinden yola çıkarak ilgili atasözlerini bizlere öğüt olarak söylemişlerdir. Bir elin nesi var, iki elin sesi var atasözü de bunlardan biridir. Biz de hayatımızı kolaylaştırmak, dünyanın ağır yükünü hafifletmek için atalarımızın öğütlerini dikkate almalıyız. Zorlandığımız zamanlarda, ağır işlerle karşı karşıya kaldığımızda çevremizdeki insanlarla el ele vermesini olarak el ele verdiğimiz takdirde aşılmaz gibi görünen engeller kolayca aşılır, çok ağır görünen yüklerimiz birlik içinde hareket edersek hafifler şeklindedir.
Bir Elin Nesi Var İki Elin Sesi Var Kompozisyon ÖrneğiGünlük hayatımızda ya da yaşamımızın belli dönemlerinde karşımıza zorluklar çıkabilir. Bazen bu engelleri kendi başımıza aşmaya çalışsak da ya aşamayız ya da bir şeyler eksik kalır. Ya da bir işi yapmaya başladığımızda tek başına isek işin içinden çıkması zor olabilir. Kısa sürede yapacağımız bir işi çok uzun sürede ve çok emek harcayarak yapabiliriz. İşlerin daha kolay ve daha çabuk bitmesi, engelleri daha rahat aşmak İçin “bir elin nesi var iki elin sesi var” atasözünü günümüze Anadolu insanı birbirine yardım etmeyi sever. Bu yardımlar karşılıksız ve dostça yapılan yardımlardır. Özellikle köylerde imece adı verdiğimiz dayanışma İle işlerini hem kısa zamanda hem de az emek harcayarak yaparlar. Örneğin ekinlerin biçim zamanı sırayla birbirlerinin ekinlerini biçerler harmanlarına taşırlar. Bir çiftçi tek başı on günle yapacağı bir işi birlikte iki ya da üç gün içerisinde halletmiş olurlar. Başka bir örnek daha verecek olursak, kayısı toplama zamanı herkes birbirine yardım ettiği zaman herkesin kayısısı bahçesinde birlik ve beraberlik içerisinde kısa zamanda kolayca daha kolay ve daha kısa zamanda halletmek istiyorsak yardımlaşmalı ve dayanışmayı hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Birbirimize yaptığımız yardımlar hem işi kolay kılar hem de aramızdaki sevgi, saygı, güven bağlarını güçlendirir. Öfkeyle kalkan zararla oturur kompozisyon örneği
Aşağıya bir elin nesi var iki elin sesi var atasözü ile ilgili kompozisyon örneğine kısa ve dikkat çekici bir başlık bazı dönemlerinde tek başına altından kalkmakta zorlanacağımız durumlar yaşayabiliyoruz. Bu durumda kuvvetli olabilmek adına birlikte hareket etmek önem kazanıyor. Bir elin nesi var iki elin sesi var atasözü de birlikte hareket etmenin önemine dikkat çekiyor. Böyle olunca güçleniyor ve tek başına yapamayacağımız birçok işimizi çabuk bir şekilde yapabiliyoruz. İnsan birlik olunca güçlendiğini anlar ve işlerin kısa sürede bittiğini görür. Örneğin çiftçi olduğumuzu ve birçok tarlamızın ekili olduğunu düşünelim. Bu durumda iş gücüne ihtiyaç duyarız. Tek başımıza çalışarak ürünleri hata etmeye kalksak bu çok uzun bir zaman gerektirir ve çok yorucu bir iş olur. Ancak bir sürü insan bir araya gelir dayanışma içinde hareket edersek o zaman hem daha az yoruluruz, hem de hızlı bir şekilde, kısa zamanda tarlamızı hasat edebiliriz. Başka bir örnek vermek gerekirse, bir ev inşaatında tek bir insan çalışsa bu evin inşaatı çok uzun bir sürede biter. Ancak yardımlaşma ve dayanışma ile hareket edilince, yani birlik olup güçlenince bu inşaat çok kısa bir sürede tamamlanır. Yalnız taş duvar olmaz sözü misali bir elin nesi var, iki elin sesi var atasözü her durumda anlam kazanıyor. Sonuç olarak güçlü olmak için dayanışma içinde yaşamalı, iş birliği ile hareket ederek zor işlerin üstesinden gelmeliyiz. Yoksa yalnız başımıza hiçbir şey ifade etmeyiz. Bu durum hayatın her alanında geçerlidir. İste çiftçi olun, ister inşaatta çalışan bir işçi, ister başka bir meslekte çalışın el birliği ile hareket ederseniz işleriniz daha da kolaylaşır.
bir elin nesi var iki elin sesi var kompozisyon