❄️ Hz Nuh La Ilgili 2 Ayet
İLYAS'IN HAYATI VE KISSALAR. Kur’an-ı Kerîm’de ismi geçen peygamberlerden biri. Hz. Musa (a.s)’dan sonra gelen nesebi Hz. Harun (a.s)’a dayandığı rivayet edilen bir israiloğulları Peygamberi. Hz. Musa’dan sonra israiloğullarının çeşitli boyları. Şam civarına yerleşmiştir. şam bölgesindeki “Bek” şehrine
ZübeyirYavuz
ŞüphesizBiz Nuh’u, “Kendilerine acı bir azap yetişmeden önce, halkını uyar” diye kavmine gönderdik. 2. Dedi ki: “Ey kavmim! Ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım. 3. Allah’a kulluk edin, O’ndan sakının ve bana uyun ki; 4. günahlarınızı bağışlasın ve sizi, bir süreye kadar ertelesin.
Nuh Suresi, Kur’an-ı Kerim’in yetmiş birinci suresidir. Mekke döneminde nazil olmuş, yirmi sekiz ayetten oluşmuştur. Hz. Nuh’un Allah elçisi olarak görevlendirilmesinden
Hayır Anlam ve Mâhiyeti. Hadis-i Şeriflerde Hayır ve Şer. Hayır ve Şer Allah'tandır. Hayrın İki Yönü. Hayır ve Şerle İlgili Âyet-i Kerimeler. HELÂK.. Helâk; Anlam ve Mâhiyeti. Helâk Konusunda Sünnetullah. Helâklerin Sebepleri.
Nuhun gemisi gelir. Bu yazımızda, Hz. Nuh’un gemisi, onun–Allah tarafından gönderilmiş–bir peygamber olduğuna dair iddiasının doğruluğunu ispat eden bir tasdik mührü, bir peygamberlik nişanı, ilahî bir belge, bir mazbata, Rabbanî bir ayet, bir alâmet, ilahî bir imza, bir onay olduğu üzerinde durmaya çalışacağız
Nuh’a verilecek emirlerïn aşama aşama bildirilmesini, her emrin uygulama zamanı gelince kendisine iletilmesini gerektiriyordu. Bunun sonucu olarak ilk önce gemi yapması emredildi, o da gemiyi yaptı. Ayet, bize bu gemiyi yapmanın amacını açıklamadığı gibi, Hz. Nuh’a bu amacın ne olduğunun bildirildiğini de belirtmiyor.
Talak suresinin 2 ve 3. ayetinin fazileti ile ilgili; Kur'an da problemlere en güzel, en çabuk çözüm getiren ayettir. Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: Eğer ümmetim bu ayet ile amel etselerdi, Allah rızıklarını ayaklarına gönderirdi Feizâ belağna ecelehünne feemsikûhünne bimeġrufin evfârigûhünne bimeġrûfiv veeşhidû zevey ádlim minküm ve
Enbiya Suresinin Faziletleri. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Enbiya Suresini okursa, ahirette hesabı çok kolay olur. (Kıyamet gününde) peygamberlerle musafaha etmiş olur.” (Ebu Suud Efendi, Ebu Suud Tefsiri (İrşadü Aklis-Selim) 6/90) Enbiyâ Suresi’nin Sırları Hakkında Rivayetler.
Ayet- Türkçe Kuran Meali. Bakara Suresi 256. Ayet. 256 . Dinde zorlama yoktur. Rüşd/Hak, batıldan (kesin bir biçimde) ayrılmıştır. Her kim (reddetmek, tekfir etmek, teberrî etmek suretiyle) tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp (olan Kelime-i Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur.
Hz Nuh Aleyhisselâm. “Allah’a yemin olsun ki; senden önceki ümmetlere rasûller göndermiştik. Fakat şeytan, onlara amellerini süslü gösterdi. Artık o gün onların dostu, şeytan olacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” (Nahl Sûresi 16/63) Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da
Harunun (a.s) risaleti; 48. ayet-i kerime. Hz. İbrahim’in (a.s) hikayesi: Hz. İbrahim’in (a.s) babası ve kavmiyle konuşması, putların kırılması, *Hz. İbrahim’in (a.s) ateşe atılması; 51-72. ayet-i kerimeler. Hz. Lut’un (a.s) risaleti ve kavminden kurtulması; 73-75. ayet-i kerimeler. Hz. Nuh’un (a.s) kurtulması ve
fPYCbg. iq testi gibi ayet. öyle geldi bana. sivrisinek, davul filan hep geldi bunlar aklıma. hayat ilginç çok üstün zekalı insan dedektörüdür. yüzyıllardır orta ve düşük seviyede zekaya sahip birçok inanan veya inanmayan kimse okuyup geçmiş olsa da bu ayeti, hiçbirinin zekası buradaki sırrı yakalayacak seviyeye ulaşamamıştır. yani kimseye geri zekalı demeyelim ama tekamül sürekli yeni meyveler veriyor, kullanılan ve ihtiyaç duyulan özellikler gelişiyor demek ki gerçekten. sonunda ses geldi dedektörden, takılan olmuş olmalı. daha önce erişilemeyen bir zeka seviyesinin işareti bu. ay yüzeyindeki monolith gibi işaret veriyor olabilir. sonunda anladılar sırrımızı diye. kuran'da yazılı olan bir ayettir ve kuran'ı hz. muhammed'in yazdığını ispat ediyor olduğu iddia edilmektedir. ama ne yazık ki başında geçen "elif, ram, ra" şifreleri çözüldüğünde kesinlikle öyle olmadığı anlaşılacaktır. inanan arkadaşlar bu yönden rahat olsunlar. belki bu şifreleri hemen uğraşmaya başlasak 100 yıl kadar bir sürede çözebilirdik ama daha normal metnin bile yüzde yüz türkçe anlamlarına ulaşamıyoruz ne yazık ki. ama emin olun ortadoğunun lideri yapıldığımızda bunun da bir önemi kalmayacak. o yazmış bu yazmış, şimdilik tartışalım bakalım bunları. hasan tahsin feyizli tarafından feyzü'l furkan açıklamalı kuran-ı kerim meali kitabında; elif. lam. ra. bu, öyle bir kitap'tır ki; ayetleri, hikmet sahibi, her şeyden haberi olan allah tarafından sağlamlaştırılmış, sonra da allah'dan başkasına kulluk etmeyesiniz diye her şey onda açıklanmıştır. de ki "şüphesiz ben size, o'nun* tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim." şeklinde çevrilmiş çok mealde besmele; "rahman ve rahim olan allah'ın" adıyla şeklinde çevrilir, ki bu hatalıdır, allah olmak fiilini gerçekleştiren bir varlık değildir. hasan tahsin feyizli nin meal kitabında bu "rahman ve rahim, allah'ın adıyla" şeklinde çevrilmiştir, ki doğrusu budur. bu örneği tesfir hatalarının mümkün olabileceğinin ve büyük yanlışlara yol açabileceğinin farkedilmesi için verdim. nitekim aynı ayette önce, bu ayetler allah tarafından sağlamlaştırılmıştır deyip peşinden ben uyarıcı olarak geldim demek gibi bir hatayı bizden biri bile yapmaz, ki biz bugün böyle bir din yaymaya kalksak avcumuzda kendi yazdığımız bir kitapla göt üstü oturmakla sonuçlanır bu çabamız. selcuk universitesi fen-edebiyat fakultesi tarih bolumu'nde uzun yillar bolum baskanligi da yapmis olan prof. dr. mikail bayram, mevlana ve mesnevilik ile ilgili oldukca ilginc ve onemli aciklamalarda bulunmustu. konuyu ozetlemem gerekirse;kendisi mevlana'nin hic bir zaman "gel, ne olursa olsun yine gel" gibi bir cumle soylemedigini, buna benzer bir cumle soyledigini ama bunda kastedilen seyin bir baska sey oldugunu, mevlana'nin zannedildigi kadar sevgi dolu bir adam olmadigini, mesnevide bahsedilen askin, oyle cok yuceltildigi gibi tanrisal bir ask olmadigini, bilakis kendisinin sems'e duydugu askin bir tezahuru oldugunu soylemis ve anlatmisti. bunun ardindan bir skandal koptu konya'da. hocayi aldilar, yerlere caldilar, rektor ve yardimcilari yanyana dizilip basin toplantilari yaptilar, iclerinde kpds ve uds'yi seksen senedir veremedigi icin yrd. civi cakmis alaksiz bir hoca bile vardi, isim veremem malum nedenlerden dolayi, oturdular, mikail hoca icin "psikolojik tedavi alsin, kendisi bu buyugu karaliyor yaraliyor" falan dediler, delirdiler, millet nerdeyse sinirinden saclarini yolup sapkalarini yerlere atip ustunde tepinecek noktaya geldi. neden? sirf adamcagiz konuyu aydinlattigi icin. kendisi ile hir gur etmeye calisanlara da sadece sunu dedi "farsca biliyor musunuz? lutfen biliyorsaniz gelin ve size ilgili satirlari anlatayim, nedenlerini soyleyeyim, lutfen artik bana hakaret etmeyin, ben soylemiyorum, mevlana soyluyor" dedi, gel gor ki koskoca turkiye'de karsisina cikip "hayir efendim, sen yalan ya da yanlis soyluyorsun, ben de farsca bilirim ve mevlana tam olarak ta sunu bunu dedi" diyemedi. dil bilmeye bilmeye fikir sahibi olmuslar, adami linc edeceklerdi nerdeyse, halbuki kendisi de koyu dindar tabir edilebilecek bir muslumandi. ama derdini anlatamadi, bir suru tehditler aldi, rahati kacti ve emekli oldu en sonunda. neyse bu ayri bir neden anlatiyorum? sosyal bilimlere ucundan kiyisindan bulasmis biri olarak nacizane belirtmek isterim ki; gercekten de dil bilmek onemlidir, bunu baska bir suru entrym de de dile getirmistim. faraziyeler ustune konusamayiz diyecegim. ama bunu nasil ifade edecegimi bilmiyorum. "hah, siz bu acigi buldunuz, biz de simdi hemen dinden donduk, cok dogru dusunmussun ehehehe" tadinda rezilce bir entry'de yazilabilirdi tabi konuyla ilgili olarak ama amacim karma artirmak falan olmadigindan kici kirik bilgilerimle bir yere varmaya calisiyorum kafamda olusan pek cok sorunun cevabini bulmak icin uzun zamandir kuran okuyorum. cevirilerini en anlasilabilir buldugum ve begendigim 2 kuranim var. biri prof. dr. sadreddin gumus cevirisi, digeri de prof. dr. yasar nuri ozturk cevirisi. her iki ceviride de hud suresinin 2. ve 3. ayeti ile ilgili ifade gercekten oyle. yasar nuri cevirisinde "ki baskasina degil, allah'a ibadet edesiniz, kuskusuz ben size ondan gelen bir uyarici ve mujdeleyiciyim" deniyor,gumus cevirisinde ise "ta ki allahtan baskasina kulluk etmeyesiniz, suphesiz ki ben onun tarafindan gonderilmis bir uyarici ve mujdeleyiciyim" deniyor. birinde allah kelimesi gecerken oburunde gecmiyor. arapcayi bilemedigime, anlayamadigima gercekten lanet ediyorum. mikail bayram hoca ile olan tanisikligim ve engin farsca bilgisine olan guvenim sayesinde kendisine kayitsiz sartsiz inanmistim. inanan bir muslumanin mevlana'yi durup dururken kotulemesi icin bir neden olmadigini dusunmustum. ama bunu kuran icin dusunemiyorum cogu zaman. ya bir kelime, ya bir cumle, ya bir anlam farkli oluyor hep. bu oldukca can sıkıcı bir durum. isteyen istedigine inansin elbette kimseyi ilgilendirmez de, ayni surenin devami da soyledir13 - yoksa "onu kendi uydurdu" mu diyorlar? o halde sen de onlara de ki "haydi siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin. allah'dan başka çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın. eğer doğru söylüyorsanız" bunu yaparsınız.14- eğer buna rağmen size cevab vermezlerse, artık biliniz ki, o, gerçekten allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve o'ndan başka ilah yoktur. öyleyse artık, siz müslüman mısınız?sanki 1400 sene sonra bile saldiriya ugrayacagini biliyormus gibi degil mi?17 - o dünyayı isteyenler, hiç rabbinden açık bir belge üzere olan kimse gibi midir? o belgeyi yine allah'dan gelen bir şahid olarak kur'ân izliyor, ondan önce de bir rehber ve rahmet olan kitap, musa'nın kitabı yine onu destekliyor. böyle olanlar kur'ân'a inanırlar. hangi hizipten olursa olsun kim onu inkâr ederse, ona vaad edilen yer ateştir. işte bütün bunlardan dolayı sen de bu kur'ân'dan şüphe içinde olma. kesinlikle o haktır, rabbindendir. fakat insanların çoğu iman nuh peygamberin agzindan konusmalar da yer almakatadir. gorebildigim kadariyla, 25. ayetten sonrasi, nuh peygamberin agzindan oldugu icin, yine "ben" kelimesi gecmektedir25 - andolsun ki, vaktiyle nuh'u da kavmine gönderdik, o, onlara şöyle dedi "ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." 26 - "allah'dan başkasına ibadet etmeyin! ben, size gelecek acı bir günün azabından korkarım."27 - buna karşılık, kavminin ileri gelen kâfirlerinden bir kısmı dediler ki "biz seni bizim gibi insanlardan biri olarak görüyoruz, başka değil. ilk bakışta bizim ayak takımımızdan başkasının senin arkana düştüğünü görmüyoruz. sizin bizden fazla bir meziyetinizi de görmüyoruz. aksine sizi yalancılar sanıyoruz." 28 - nuh dedi ki; "ey kavmim! peki şu söyleyeceğime ne diyeceksiniz? ben rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve o, bana kendi tarafından bir rahmet bahşetmişse, size de onu görecek göz verilmemişse biz, istemediğiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceğiz?"belki 2. ve 3. ayetlerde gecen "ben" kelimesi de boyle birseydir. yani tirnak icindedir. ya da cevirirken oyle olmaliydi bilemiyorum ki..butun sureleri yazmaya gerek yok. ama su kismi da enteresan34 - ben size öğüt vermek istemiş olsam da, eğer allah sizi helâk etmeyi murad ediyorsa, zaten öğüt vermemin size bir faydası olmaz. rabbiniz o'dur ve nihayet o'na - yoksa "onu uydurdu" mu diyorlar? de ki; "eğer uydurdumsa vebali benim boynumadır. bense sizin yüklendiğiniz vebalden uzağım". 123 ayetten olusan bu sure ilgili olarak, hz. muhammed'in, "beni cok yormustur" dedigi de rivayet edilir. sahih hadis degildir. son ayetler ise soyle der120 - peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir. 121 - imana gelmeyen o kâfirlere de ki "elinizden geleni geri koymayın! biz de yapacağımızı yapacağız." 122 - siz bekleyin görün, biz de bekleyip göreceğiz. 123 - göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca allah'a mahsustur. her iş o'na döndürülür. sen yalnızca o'na ibadet et ve yalnızca o'na dayan. rabbin yaptıklarınızın hiçbirinden gafil değildir. eveet, herkes kendi yaptigindan mesul. eger hz. muhammed kendisi yazidysa ki bunu neden yapar bir insan anlayamam, mal,? mulk? kadinlar? atlar? develer? bilemiyorum, bana pek mantikli gelmiyor kuran'a ve ogretilerine 1400 senedir kalpten inanan muslumanlar buyuk bir yanlis icinde. ama yok eger pek coklarinin inandigi gibi allah'in kitabi ise, yandiniz.. çatır çatır kuran ı kerim arapçası bilen turan dursun'un içeriğindeki hataları kurcaladığı ayetlerden yalnızca biri. şimdi denebilir ki; turan dursun inançsız olduğu için güvenilmezdir, o halde hangi imanlı islam alimine güvenelim? adam hem bir müftüydü, hem o herkesin hakkında atıp tuttuğu kuran arapçasını yadsınamaz derecede iyi biliyordu. al madem, arapça bilmek lazım ise bir bilenden gelsin; ne bekliyorsanız, sanki imanlı birinin "kuran'da hata var" demesi mümkünmüş gibi...ayrıca; bkz allah i ispat icin kuran i kaynak gostermek/14004470 bütün müslümanların kuran'ın allah tarafından yazıldığına/söylendiğine inanıp inanmadığını akla getiren; hepsi buna inanıyorsa da kaynağının ne olduğunu merak ettiren sure. sahi, kuran'ın yazarının sadece ve sadece allah olduğu kuran'da yazıyor mu? kuran'ın yazarının allah olup olmaması kuran'ın kutsal kitap özelliğinden ne alır ki? sonuçta muhammed de allah'ın sözünü kitabı okuyacaklara iletiyor, dolaylı anlatımdan farkı yok. mekke doneminde inmis ve 123 ayetten olusan surenin ikinci ayetidir. adini icinde de gecen hud peygamber'den almıştır. kuran-i kerim allah kullarına pek çok farklı şekilde ve farklı yontemle hitap eder. bu su anki ilimle cok fazla aciklanabilmis bir durum degildir. tabiki görüsler vardir. kuran-i kerim'in bir mucize olduğu söylenir. bu nedenle de içinde pek çok bilinmeyen olduğunu söylemek yanlış olmaz. örnek vermek gerekirse embryo keşfedilmeden önce kuran'da bu kavramın geçtiği pek çok yer "kan pıhtıcığı" gibi ifadelerle çevriliyordu. ancak embryo keşfedildikten sonra bu ifade embryo olarak değiştirildi. yani daha doğru algılayamadığımız pek çok kavram ve bilgi kastedilen peygamber surenin adında da geçen hud peygamber olabilir. ve eger oyleyse bu sureyi yazanin neden hz muhammed oldugunu iddia edersin ki? bir ilahiyatci olarak kendime hep su sorulari sorarim. neden muhammed "kuran"i sagliginda kitap haline getirmedi? ya da kitap haline getirilmesi ve gelecek nesillere aktarilmasi hususunda yazili ve yahut sozlu bir sey birakmadi? ve aradan gecen 4 yillik surecte boyle bir konu gundeme neden gelmedi? ve yine neden bu surenin sonunda cikan kaoslar neticesinde "kuran"in kitap haline getirilmesi gerekliligi gundeme gelince donemin halifesi ebubekir "peygamberin yapmadigi ve emretmedigi bir seyi yapmaktan cekinirim" dedi? ve bak yine neden diye soruyorum, bu toplatilan "kuran" kitap haline getirilme surecinde kendi aralarinda 7 farkli vecihe jargon, sive ayrilmistı? bunun uzerine bolgenin en guclu kabilesi olan kureysin lehcesi kabul edilip digerleri yakildi? bu nedenli sorularimi gunumuze kadar uzatabilirim belki ama bir cevabini buldum evet sizsiniz neden!! muhammedin "hitab"ini "kitap" olarak algiladiniz hep. kendinizce celiskiler buldunuz, cag disiliklar tesbit ettiniz!! simdi bu nedeni size soruyorum. neden? bunun cevabini ben biliyorum. umarim sizde bulursunuz!!not hud suresinin ikinci ayeti de bu nedenler arasinda cozumlenir diyerek tanim formatcilarinin da rahatlamalarini bu salt sanat icin "sanat" yapan sanatcilara uyuz olurken boyle kapali bir entry yaziyosam sahsim adina endise duymaliyim. ama bu edit muessesesi bunu izole etme acisindan faideli. is bu entryle ilgili "anlamadim" tarzinda mesajlar alinca bi serh geciyim istedim. anlasilmak bizlerin en buyuk gayesi degil mi?hud suresinin ikinci ayeti, ya da herhangi bir surenin herhangi bir ayeti bizlere hz muhammedin agzindan gelir. olayi organik degerlendirin, kafanizda senaryo edin. vahy dedigimiz olay bu. yani peygambere iman. onun soyledigi sozun allah lafzi olduguna inanmak. allah cebrail ve hz muhammed uclusunden sadece hz muhammed rasyonel zeminlerde karsisina cikiyor insanligin. diger ikisi soyut seyler. o yuzden "kuran" rasyonel anlamda peygamberin agzindan dokulur ama peygamber "bana allah soyletiyo bunlari" der ve buna iman edenler icin de "kuran" allah lafzi olur. burasi net. ama demek istedigim su; peygamberin boyle bir iddiasi olmus olsa bile bu sozlerimi "kitap" haline getirin dememistir. bunun nedeni cok acik. o kadar ileri goruslu ki hz muhammed, emin olun bu baslik altinda yasanabilecek tartismalarin olusmamasi icin!! dinamik bir hayati ve insanlari statik dogma yapilarla baglamamak icin. amaci bir mantalite ve model bir devlet yonetimi birakmakti. o kadar! ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
Nuh süresi kaç ayetten oluşur? Bir çoğumuz çok kere okuduğumuza rağmen Nuh suresini kaç olduğunu unutabiliyoruz. Kur’an-ı Kerim’in bir suresi olan Nuh Mekkeyi münevvere döneminde inmiştir. Gerek mushaftaki sıralamaya gerekse nüzûl sırasına göre yetmiş birinci sûredir. Nahl sûresinden sonra, İbrâhim sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Yirmi sekiz ayet, iki yüz yirmi bir kelime ve yedi yüz elli harften ibarettir. Mekkî surelerden olup sûrede başlıca, Nûh peygamberin mücadeleleri ve Nûh Tufanı konu edilmektedir. Sûre, adını konusundan almıştır. Sûrede Hz. Nûh’un peygamber olarak gönderilişi ve inkârcılara karşı verdiği mücadele anlatıldığı için ona bu ad verilmiştir. Buhârî’de “Sûretü innâ erselnâ” adıyla geçmektedir. Buna göre Âdem’den sonra 10 nesil geçmiştir, bu arada çoğalan ve sapıtan insanlar putlara tapmaya başlamışlar, tanrı da onlara sadece kendisine tapınılması konusunda uyarıcı olarak Nuh’u göndermiştir. Ayrıca Nuh suresi kaçıncı cüzdür.? diye merak edenler için yirmidokuzcu cüz’de yer almaktadır. Bismillâhirrahmânirrahîm Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla biz Nûh’u, kavmine, “Kendilerine elem dolu bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye peygamber olarak gönderdik. şöyle dedi “Ey kavmim! Şüphesiz, ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım.” 3,4.“Allah’a ibadet edin. O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.” şöyle dedi “Ey Rabbim! Gerçekten ben kavmimi gece gündüz imana davet ettim.” benim davetim ancak onların kaçışını artırdı.” 7.“Kuşkusuz sen onları bağışlayasın diye kendilerini her davet edişimde parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, inanmamakta direndiler ve büyük bir kibir gösterdiler.” 8.“Sonra ben onları açık açık davet ettim.” 9.“Sonra, onlarla hem açıktan açığa, hem de gizli gizli konuştum.” 10.“Dedim ki Rabbinizden bağışlama dileyin; çünkü O, çok bağışlayıcıdır.’ 11.Bağışlama dileyin ki, üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin.’ 12.Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin.’ 13.Size ne oluyor da Allah için bir vakar saygınlık, büyüklük ummuyorsunuz?’ 14.Hâlbuki, O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.’ 15.Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?’ 16. Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?’ 17.Allah, sizi babanız Âdem’i yerden bitki bitirir gibi bitirdi yarattı.’ 18.Sonra sizi yine oraya döndürecek ve kesinlikle sizi yeniden çıkaracaktır.’ 19,20.Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır ki, oradaki geniş yollarda yürüyesiniz.” dedi ki “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler, malı ve çocuğu ancak kendi hüsranını artıran kimselere uydular.” 22.“Bunlar da, çok büyük bir tuzak kurdular.” 23.“Şöyle dediler Sakın ilâhlarınızı bırakmayın. Hele hele Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i hiç bırakmayın.” 24.“Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. Rabbim! Sen de bu zalimlerin sadece sapıklıklarını artır.” küfür ve isyanları yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular da kendileri için Allah’tan başka yardımcılar bulamadılar. şöyle dedi “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!” 27.“Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” 28 .“Rabbim! Beni, ana babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlerin de ancak helâkini arttır.” Nuh Suresi Okunuşu Bismillahirrahmanirrahim 1. İnna erselna nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye’tiyehum azabun eliymun. 2. Kale ya kavmi inniy lekum neziyrun mubiynun. 3. Enı’budullahe vettekuhu ve etiy’uni. 4. Yağfir lekum min zunubikum ve yuahhırkum ila ecelin musemmen inne ecelellahi iza cae la yuahharu lev kuntum ta’lemune. 5. Kale rabbi inniy de’avtu kavmiy leylen ve neharen. 6. Felem yezidhum du’aiy illa firaren. 7. Ve inniy kullema de’avtuhum litağfire lehum ce’alu ezabi’ahum fiy azanihim vestağşev siyabehum ve esarru vestekberustikbaren. 8. Summe iniy de’avtuhum ciharen. 9. Summe inniy a’lentu lehum ve esrertu lehum israren. 10. Fekultüstağfiru rabbekum innehu kane ğaffaren. 11. Yursilissemae aleykum midraren. 12. Ve yumdidkum biemvalin ve beniyne ve yec’al lekum cennatin ve yec’al lekum enharen. 13. Malekum la tercune lillahi vekaren. 14. Ve kad halekakum atvaren. 15. Elem terev keyfe halekallahu seb’a semavetin tıbakan. 16. Ve ce’alelkamere fiyhinne nuren ve ce’aleşşemse siracen. 17. Vallahu enbetekum minel’ardı nebaten. 18. Summe yu’ıydukum fiyha ve yuhricukum ıhracen. 19. Vallahu ce’alelekumularda bisatan. 20. Litesluku minha subulen ficacen. 21. Kale nuhun rabbi innehum asavniy vettebe’u men lem yezidhu maluhu ve veleduhu illa hasaren. 22. Ve mekeru mekren kubbaren. 23. Ve kalu la tezerune alihetekum ve la tezerunne vedden ve la suva’an ve la yeğuse ve ye’uka ve naren. 24. Ve kad edallu kesiyren ve la tezidizzalimiyne illa dalalen. 25. Minma hatiyatihim uğriku feudhıhu naren felem yecidu lehum min dunillahi ensaren. 26. Ve kale nuhun rabbiy la tezer alel’ardı minelkafiriyne deyyaren. 27. İnneke in tezerhum yuodıllu ıbadeke ve la yehidu illa faciren keffaren. 28. Rabbiğfirliy ve livalideyye ve limen de hale beytiye mu’minen ve lilmu’miniyne velmu’minati ve la tezidizzalimiyne illa tebaren.
Hz. Nuh kimdir? Hz. Nuh kaç sene yaşadı? Hz. Nuh hangi kavme gönderildi? Hz. Nuh’un kavmi nasıl helak oldu? Nuh tufanı nasıl oldu? Hz. Nuh’un eşi ve Kenan adındaki oğlu helak mı oldu? Hz. Nuh’un özellikleri nelerdir? Hz. Nuh ile ilgili ayetler nelerdir? Ülü’l-azm peygamberlerden Hz. Nuh’un hayatı ve Nuh Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde diğer Peygamberlere oranla geniş bir şekilde tanıtılan ve “ülü’l-azm” olarak isimlendirilen beş büyük Peygamberden biridir. Kur’an’da yirmi sekiz sûrede hakkında bilgi verilmiş ve kırk üç yerde ismen zikredilmiştir. NUH NE DEMEK? Kur’an’ın yetmiş birinci sûresi onun adını taşır ve baştan sona onun tevhid mücadelesini anlatır. Ancak Kur’an, Hz. Nuh’un hayatının sadece Peygamber olarak görevlendirildikten sonraki safhasından bahsetmektedir. Kendisine inanmayan kavmi tufanla cezalandırıldığından Tufan Hadisesi de ona nisbetle Nuh Tufanı diye anılmaktadır. Nuh kelimesinin Arapça asıllı olup nevh ağlamak, dövünmek kökünden geldiğini, bizzat kendi nefsini kötülediğinden veya tövbe etmeden boğulup gitmeleri sebebiyle kavmi için üzüldüğünden ona bu adın verildiğini söyleyenler olmakla birlikte Fîrûzâbâdî, VI, 26 kelimenin Arapça olmadığı kabul edilmektedir. Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 330; Jeffery, s. 282 İLK PUTPERESTLİK NE ZAMAN VE NASIL BAŞLADI? Rivayete göre insanlar Hz. Nuh’a kadar tevhid inancıyla yaşamış, putperestlik ilk defa Nuh’un kavmiyle ortaya çıkmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de, “Dediler ki Tanrılarınızı bırakmayın, ilâhlarınız Ved, Süvâ, Yegūs, Yeûk ve Nesr’den vazgeçmeyin” meâlindeki âyette Nuh 71/23 Nuh kavminin taptığı putlardan bahsedilmektedir. Hz. Nuh kavmini putperestlikten uzaklaştırıp tevhid inancına döndürmek için gönderilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de Nuh’un Allah tarafından seçildiği Âl-i İmrân 3/33, kendisine vahyedildiği en-Nisâ 4/163, kavmine Peygamber olarak gönderildiği Nuh 71/1, 950 yıl kavminin arasında kaldığı el-Ankebût 29/14 ve kavmini Allah’a kulluğa davet ettiği Yûnus 10/71; Hûd 11/25-26; eş-Şuarâ 26/106-110 belirtilmektedir. HZ. NUH’UN DUASI Nuh kavmini Allah’tan başkasına ibadet etmemeleri hususunda uyarmış, aksi takdirde başlarına gelecek azabı kendilerine haber vermiştir. Nuh 71/1-4 Yoldan çıkmış, çok zalim ve azgın olan kavmi ez-Zâriyât 51/46; en-Necm 53/52 Nuh’a inanmadığı gibi ona mecnun demiş, taşlamakla tehdit edip eş-Şuarâ 26/116 yalancılıkla itham etmiş, ondan kendisine uyan alt tabakadan insanları yanından uzaklaştırmasını el-Arâf 7/59-63; Hûd 11/ 27; el-Kamer 54/9 veya başlarına geleceğini bildirdiği azabı bir an önce getirmesini Hûd 11/32 istemiştir. NUH TUFANI NASIL OLDU? Kendi yaptıkları karşılığında hiçbir talebinin olmadığını söyleyen Nuh gaybı bilmediğini, melek de olmadığını, sadece Allah’ın emirlerini bildirdiğini ifade edip davetini sürdürmüş Hûd 11/28-31; eş-Şuarâ 26/105-115, uzun mücadeleler sonunda kavminin putperestlikten vazgeçmediğini görünce inanmayanları cezalandırması için Allah’a dua etmiş eş-Şuarâ 26/118-119; Nuh 71/1-28, Allah Nuh’un duasını kabul etmiş ve inkârcı kavminin tufanla helâk edileceğini, kendisinin ve inananların kurtulacağını bildirerek bir gemi yapmasını istemiştir Hûd 11/36-39. Gemi inşa edilirken Nuh’un kavmi kendisiyle alay etmiştir. Hûd 11/38 Rivayete göre gemi yapması istenince Hz. Nuh tahtayı nereden bulacağını sorar, ona ağaç dikmesi emredilir ve Hint meşesi denilen ağaçları diker. Kırk yıl geçtikten sonra bu ağaçları keserek gemiyi yapar Fîrûzâbâdî, VI, 29. Geminin inşası bitince her hayvan türünden birer çift, ayrıca boğulmasına hükmedilenler dışındaki aile fertleri ve iman eden diğer kimseler gemiye bindirilir. Hz. Nuh ve ona inananlar kurtulurken eşi ve oğlu inanmayanlarla birlikte boğulur Hûd 11/40-47; el-Mü’minûn 23/26-29; el-Furkān 25/37; el-Kamer 54/10-17. Kur’ân-ı Kerîm’de ayrıca Nuh’un oğlu için dua ettiği, ancak bunun kabul edilmediği belirtilmektedir. Hûd 11/42-43, 45-46; et-Tahrîm 66/10 Tufan sona erince, “Ey Nuh! Sana ve seninle birlikte olanlara bizden selâm ve bereketle gemiden in ...” denilir. Hûd 11/48 Allah’ın adını zikrettiği Peygamberler Âdem’in ve Nuh ile beraber gemide taşınanların soyundan, İbrâhim ile İsmâil’in neslindendir Meryem 19/58; İsrâiloğulları da Nuh ile beraber gemide taşınanların soyundan gelmiştir. el-İsrâ 17/3 Ayrıca diğer Peygamberler gibi Nuh’tan da söz alındığı el-Ahzâb 33/7, onun hidayete erdirildiği el-Enâm 6/84, ona verilen emirlerin Müslümanlar için de geçerli ve yürürlükte olduğu eş-Şûrâ 42/13 bildirilmektedir. HZ. NUH KAÇ YIL YAŞADI? Kur’an’da Hz. Nuh’un yaşıyla ilgili olarak şu bilgi yer almaktadır “Andolsun ki biz Nuh’u kendi kavmine gönderdik de o 950 yıl onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.” el-Ankebût 29/14-15 Bu âyetten anlaşıldığına göre Hz. Nuh’un 950 yıl kavmiyle birlikte yaşamış ancak bu sürenin onun bütün ömrünü veya Peygamberlik süresinin tamamını mı yoksa tufana kadar olan safhasını mı içine aldığına işaret edilmemiştir. Kur’an’da verilen bu rakamı Hz. Nuh’un bütün ömrü olarak kabul edenlere göre kırk yaşında Peygamber olmuş, 890 yaşında iken tufan gerçekleşmiş, tufandan sonra altmış yıl daha yaşamıştır. Bu süreyi sadece tufan öncesi Peygamberlik müddeti olarak düşünenlere göre ise Hz. Nuh’un yaşı bundan çok daha fazladır. Bir rivayete göre Peygamberler içinde en uzun ömürlüsü Hz. Nuh’tur; kendisine 350 yaşında vahiy gelmiş, 950 yıl kavmini davetle geçirmiş, dolayısıyla 1300 yıl yaşamıştır. VI, 30 Hz. Nuh’un kabrinin nerede olduğu bilinmemekte, çeşitli yerlerde ona nisbet edilen makam ve kabirler bulunmaktadır. Bir rivayete göre kabri Mekke’de Mescid-i Harâm’da, Mültezem ile Makām-ı İbrâhim arasında, diğer rivayetlere göre ise Kerek, Cizre veya Necef’tedir. HZ. NUH’UN ÖZELLİKLERİ Kur’ân-ı Kerîm’e göre Nuh, çok şükreden bir kuldu el-İsrâ 17/3; güçlükler karşısında gösterdiği sabır insanlara örnek olarak gösterilmiştir Hûd 11/49. Onun bir başka özelliği de kâfirlere karşı çok sert davranmasıdır. Ayrıca kavimlerine gönderilmiş emin elçilerden olduğu belirtilen Nuh’un eş-Şuarâ 26/107 “ashâbü’n-nevâmis”ten şeriat sahibi sayıldığı ifade edilmiştir. Rivayete göre tufan esnasında Hz. Nuh, Ebûkubeys dağında bulunan Hz. Âdem’in naaşını alarak bir tabut içine koymuş, tufandan sonra tekrar yerine defnetmiştir. Hz. Nuh’un, Hz. İdrîs’ten sonra gelen ilk Peygamber olup marangozluk yaptığı da nakledilmektedir. İbn Kuteybe, s. 19-24 Hz. Nuh’a ayrıca İslâm ve bilhassa Şiî geleneğinde “Neciyyullah” Allah’ın kurtardığı kişi sıfatı verilmiştir. Hz. Nuh’un ve kavminin Tufan Hadisesi'nden kurtarılmasına atıf yapan bu sıfat, Allah’ın inâyetiyle Firavun’un zulmünden kurtarılan Hz. Mûsâ için de kullanılmaktadır Salebî, s. 166 Kaynak DİA İslam ve İhsan
CevapDeğerli Kardeşimiz;"Amma ömr-ü saadetinin altmış üç olması ise, çok hikmetlerinden birisi şudur ki "Şer'an ehl-i iman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı gayet derecede sevmek ve hürmet etmek ve hiçbir şeyinden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle mükellef olduğundan, altmıştan sonraki meşakkatli ve musibetli olan ihtiyarlık zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor; belki imam olduğu ümmetin ömr-ü galibi olan altmış üçte Mele-i Âlâya gönderiyor, yanına alıyor, her cihette imam olduğunu gösteriyor."1 Peygamber Efendimiz asm'in altmış üç yaşında vefat etmesi, ümmet açısından bir ehemmiyet arzetmektedir. Ümmetinin ömrü galibi bu yaş civarında olacağına işarettir. Zaten bir hadis-i şerifte “ümmetimin ömrü 60 ile 70 arasında olacaktır” diye beyan buyuruluyor. Yüzyirmi dört bin peygamber gelmiş olmasından dolayı, bunların kaç yıl yaşadığı hakkında kat’î bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin bize bildirdiği kadarıyla malumat sahibi ilmi ise, milattan önce üç binden öncesini kesin olarak bilemediğinden, bu bilgilerle iktifa ediyoruz. İlk insanların ömrü uzundur. Ayrıca peygamberlerin ekserisi uzun Kerim'de Hz. Nuh yaşıyla ilgili olarak şöyle denilmektedir"Andolsun ki biz, Nuh'u kendi kavmine gönderdik de O, dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi. Fakat biz, O'nu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık." Ankebut, 29/14 ve 15Görüldüğü gibi âyette Hz. Nuh dokuz yüz elli yıl kavmiyle birlikte olduğu beyan edilmiş; ancak bu sürenin onun bütün ömrünü veya peygamberlik süresinin tamamını ya da tufana kadar olan safhasını içine aldığına işaret edilmemiştir. Dolayısıyla tarihçiler bu süre hakkında farklı görüşler ortaya atmışlardır. Meselâ, İbn Abbas, kendisinden aktarılan bir rivayette, bu rakamı onun bütün ömrü olarak kabul göre o, kırk yaşında peygamberlik vazifesine getirilmiş, sekiz yüz doksan yaşında iken tufan meydana gelmiş ve bundan sonra altmış yıl daha yaşamıştır. İbn Kesir gibi, bu süreyi sadece tufan öncesi peygamberlik müddeti olarak düşünenlere göre ise, Hz. Nuh yaşı bu rakamdan çok fazladır. Çünkü o, peygamberlik öncesi yaşadığı kırk yıl yanında, tufandan sonra da uzun süre hayat sürmüş ve peygamberlik vazifesini devam Nuh ömrü gibi kavminin ömürlerinin de uzun olduğu kuvvetle muhtemeldir. O asırlarda insanların ekserisinin ömürlerinin uzun olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Resulullah Efendimiz asm, bir hadislerinde, insanların ömürlerinin zamanla kısaldığına işaret etmişlerdir. 2"Dokuz yüz elli" rakamı Tevrat'ta da geçmekte ve orada, bu müddetin onun bütün ömrünü içine aldığı, Hz. Nuh'un tufan sırasında altı yüz yaşında olduğu Tekvin, 7/6, tufandan sonra üç yüz elli yıl daha yaşadığı ve dokuz yüz elli yaşında vefat ettiği zikredilmektedir. 3Kur'an ve Hadislerde bahsedilen bu yaşlar, umumiyetle hicrî olan kameri aylara göredir. Zira Peygamber Efendimiz asm miladî 571'de dünyaya teşrif ettikleri ve 632 yılında ahirete irtihal ettikleri, toplamda 61 sene dünyada kaldıkları halde, hicri 63 sene yaşamış ve literatürde hep bu rakam Yirmi Üçüncü Mektup. 2 bk., İbn Kesir, Kasasu'l-Enbiyâ, I/117; Mevdüdi, Tefhim, IV/235. Bu hususta başka rivayetler de vardır Hatta onun toplam ömrünü 1700'lü rakamların üstüne çıkaranlar olmuştur. Bu konudaki rivayetler için bk. İbn Kuteybe, el-Maârif, 11; İbn Sa'd, I/40-41; Taberî, Tarih, I/90-91; İbnül-Esir, I/68; İbn Kesir, Kasasu'l-Enbiyâ, I/84; Ömer A. Ömer, Ülü'l-azm mine'r-rusul, I/57 vd.; Seyyid el-Vekü, I/ 953 bk. Tekvin, 9/ 28-29. Selam ve dua ile...Sorularla Risale Editörü
Dünkü yazımızda Kur'an-ı Kerim'deki aile modellerini ele almaya başlamış ve ilk olarak Hz. Adem'den ve ailesinden söz etmiştik. Konuya kaldığımız yerden devam ediyoruz. "Ulül-Azm" vasfına sahip bir peygamberdi Hz. Nuh... Yani üstün vasıflara sahip, yüce değerler sahibi olan beş büyük peygamberden biri… Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed asm ile birlikte bu şerefi paylaşan bir peygamber… Hz. Nuh as Peygamberler Tarihi'nde, ailesinden olup ta kendisine iman etmeyen, O'nun getirdiği yüce değerlere inanmayan kişilerle muhatap olan ilk peygamberdir. O, tüm çabasına, gayretine rağmen eşinin ve çocuğunun kendisine inanmayışından dolayı büyük ve derin bir üzüntü duyan biridir. Hatta "ağlayıp-dövünen" anlamına gelen "Nûh" ismiyle anılmasında bu derin üzüntünün izlerinin var olduğu söylenmektedir. HZ. NUH VE AİLESİ BİZE NELER ANLATIR? Hz. Nûh as Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadislerde diğer peygamberlere oranla geniş bir şekilde tanıtılmaktadır. Öyle ki, 28 surede hakkında bilgi verilmiş ve 43 yerde ismi zikredilmiş, adını taşıyan bir surenin tamamında ise onun tevhid mücadelesi anlatılmıştır. Tarihi kaynaklar Hz. Nuh'un, Hz. Adem'in evlatlarından biri olan Hz. Şit'in torunlarından olduğunu ve onun dönemine kadar insanların tevhid inancı üzere yaşadıkları, ancak onun devrinde putperestliğin ortaya çıkmaya başladığını bildirilmektedir. Bu tezahürde dikkat çekici olan şey ise toplumda iyilikleriyle temayüz etmiş birtakım kişilerin öldükten sonra adlarına yapılan heykellerinin birer tapınma aracı haline getirilmiş olmasıydı. Nûh suresinin 23. Ayetinde heykelleri yapılan bu kişilerin, kendilerine uluhiyet tanrılık atfedilen Vedd, Süva, Yeğûs ve Nesr isimlerini taşıdıkları bildirilmektedir. "Andolsun ki biz Nûh'u kendi kavmine gönderdik de o 950 yıl onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tûfan kendilerini yakalayıverdi. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık." Ankebût, 14-15. Ayetinde ifade edildiği üzere, 950 yıllık bir zaman dilimini toplumu arasında geçiren ve "durmadan-dinlenmeden" onları bir tek İlah'a; Alemlerin Rabbi olan Allah'a inanmaya ve ibadete çağıran Hz. Nûh as için sonuç kendi ifadesiyle "yenilgi"dir… "Ben yenildim Rabbim! Bana yardım et!" Kamer, 10 ayetinde ifade edildiği üzere, tüm çabasını sarf eden bu aziz peygamber, sonunda bir yenilgiyle karşı karşıya kalmış ve Rabbine işte bu sözlerle dua etmişti… Yenilgisi sadece toplumuna karşı yürüttüğü tevhid mücadelesi ve Hak dinin tebliği hususundaki başarısızlıktan dolayı değildi. O yüce peygamberin yürek sızılarından biri de eşlerinden birinin ve yine dört oğlundan birinin, onu bu mücadelesinde yalnız bırakmaları ve ona inanmayışlarıydı. Bu inkar, tufan koptuğunda gemiye binmemeye kadar gitmiş ve onlar da boğulan diğer inkarcılarla birlikte derin dalgalar arasında boğulup gitmişlerdi. Konuyla ilgili olarak bir ayette şöyle ifade edilmektedir "Allah, inkâr edenlere Nûh'un karısı ile Lût'un karısını misal vermektedir Onlar kullarımızdan iki erdemli kişinin nikâhı altındaydılar ama kocalarının davasına hıyanet ettiler. Dolayısıyla kocaları da Allah'tan gelen cezaya karşı onları koruyamadı ve kendilerine, "Haydi, diğer girenlerle birlikte girin bakalım ateşe!" denildi." Tahrim, 10 Bu âyetlerde yüce Allah, peygamber eşi oldukları halde bunun bilincinde olamadıkları, üstelik onların inançlarına, davalarına hıyanet ettikleri için âhiret mutluluğunu yitiren iki kadından bahsetmektedir. Bunlardan birisi olan Hz. Nûh'un karısı onunla alay eden inkârcılar gibi davranıp kocasına deli diyor, onu hafife alıyor ve ondan öğrendiği birtakım gizli bilgileri putperest toplumundan birileriyle paylaşıyordu. Kısacası eşine ve hak davasına ihanet ediyordu. İlgili ayet, onun gemiye binenlerden olmadığını ortaya koyarken diğer ayetlerde de Bkz. Hûd, 40 onun tufan hadisesinde boğulanlar arasında olduğunu haber vermektedir. Hz. Nuh, kendisine iman etmeyen eşi hakkında alınmış bir kararın varlığından ve gemiye binenlerden olmayacağı hususunda haberdar idi. Ancak tufan koptuğunda bir kenarda durduğunu ve gemiye binmediğini gördüğü oğluna, babalık şefkat ve merhametiyle seslenmiş ve "Haydi yavrucuğum gel sen de bizimle beraber gemiye bin. İnkârcılarla bir olma" Hûd, 42 demişti… Oğlunun verdiği olumsuz cevap, gemiye binmeyişi ve ardından araya giren bir dalgayla boğulup gidişi, Hz. Nuh'un bir insan, bir baba olarak yüreğinde bir yara oluşturmuştu. Rabbine şöyle seslendi "Ey rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemden biriydi. Bana ailemin kurtulacağı vaadinde bulunmuştun ve biliyorum ki, Senin vaadin elbette haktır gerçektir. Yine biliyorum ki, Sen hüküm verenlerin de en âdilisin." Allah Teâlâ'nın, Hz. Nuh'un bu serzenişine karşılık verdiği cevap oldukça düşündürücüdür. "Ey Nuh! Hayır O senin ailenden değildir. Çünkü o, yaptıkları iyi olmayan biriydi…" Hûd, 45-46 Hz. Nuh as, Peygamberler Tarihinde "insanlığın ikinci babası" olarak da görülür. Çünkü büyük tufan esnasında onun gemisine binerek hayatta kalanlar sayesinde insanlık yeniden yeryüzünde çoğaldı ve topluluklar oluşturdu. Ancak Hz. Nuh, sonradan gelecek ümmetler için Allah'ın örnek gösterdiği, hayatından ibret alınmasını istediği bir peygamberdir. Onun yaşadıklarından günümüze aktarabileceğimiz önemli mesajlar vardır. En başta, 950 yıllık hayatını büyük bir sabırla insanlara Hak dini anlatmakla geçiren Hz. Nuh'un çabası ve gayretine hayran olmak ve olumsuzluklar, başarısızlıklar ve yenilgilerin karşısında vazgeçmeme kararlılığını göstermek gerektiği anlaşılmaktadır. Bu sabra, aile fertleri için hayır duanın da eşlik etmesi gerektiğini ekleyebiliriz. Öte yandan Hz. Nuh ve ailesine bakıldığında alınabilecek ibretlerden biri de, bir peygambere bile eş ya da evlat olmak, kişisel anlamda sorumluluğu ortadan kaldırmadığı gibi; bir peygamberin bile eşi veya evladı olmanın da kişiyi kurtaramadığı gerçeğidir. Yine, vazifesini ve sorumluluklarını yerine getiren bir kişinin, kadın ya da erkek olsun, eşi ve çocuklarındaki olumsuzluklar sebebiyle kınanamayacağı da Hz. Nuh'un hayatından alınabilecek bir başka ders olmalıdır. Diğer peygamberlerin aile hayatıyla konuya devam edeceğiz. Ancak sözlerimizi tamamlarken bir uyarı ve hatırlatmada bulunmayı uygun görüyoruz. Yarın, Sevgili Peygamberimizin sav ifadesiyle "Günlerin en faziletlisi olan" Arefe günüdür. Hac vazifesini yerine getirmek üzere Arafat'ta bulunanlar dışında kalan ümmetinin bu günü oruçlu geçirmesini tavsiye eden Peygamberimizin oruçlu olanlar için verdiği müjde, "bağışlanmak ve büyük bir affa mazhar olmak"tır. Bu büyük müjdeye nail olmak için yarın sağlık ve diğer şartları uygun olanların oruca niyetlenmesini bugünden hatırlatmak isteriz. Mübarek Cuma gününün ve büyük müjdeler getiren yarınki Arefe'nin feyiz ve bereketinden istifade etmeniz dileğiyle… Prof. Dr. Mehmet Emin Ay Yasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
hz nuh la ilgili 2 ayet